Gavur Dağı

Hayatımın yeni bir dönemine giriyorum, bu blog ile temellerini attığımı düşündüğüm sonu belirsiz yeni hayatıma hep birlikte bir merhaba der miyiz?

Bugün, yaklaşık 10 gün sonra gireceğim doktora sınavı için ders çalışmam (en azından artık başlamam) gerekirken sabahtan beri yine şiirlere, şarkılara, öykülere, romanlara kapıldım gittim. Keşke okuduklarımdan dinlediklerimden sorsalar bana;

  • Anlat kızım Nazım Hikmet’in muhteşem dalgınlığı sonucu sırf aklındaki dizeleri yazabilmek için yaptığı şey neydi?
  • Kardeş Türküler’in Gülsüm uğurlaması hareketli olmasına rağmen seni neden hüzünlendiriyor?
  • Collectif Medz Bazar’ın Kanadım Değdi Sevdaya yorumunu sürekli Youtube’dan kaldırmaları canını sıkıyor mu?
  • Uğurlar Olsun’u Selda Bağcan bestelemiş, peki kimin kaleminden çıkmıştı? Nedir sana hissettirdikleri?
  • Daha önce hiç öykü yazmayı düşündün mü? Peki ya anlattığın o güzel öykü kime ait?

Bunları bana sormayacak olsalar dahi anlatacağım insanlar var, çok şükür. Çünkü hali hazırda zaten sormuş oluyorlar. Gevezelik edebilme özgürlüğünü bana vermiş oluyorlar. Güzel insanlar biriktirmeye çalışıyorum. O insanlar arasında bölümümün profesörleri de var mı bilmiyorum ama en azından onların giriş sınavında bunlar yerine mesela demir-karbon denge diyagramına olan ilgimi sorgulamaları gerektiğini biliyorum 😀

İnsan kendine nasıl olduğu, nasıl hissettiği, ne derdi olduğu sorulsun ister mi? Hem de nasıl ister… İhtiyaçtır anlatmak, konuşmak, dertleşmek, paylaşmak. Ama sormadan da anlatamazsın çünkü bilemezsin başını şişirip şişirmediğini. Emin olamazsın senin dertlerinle ilgilenip ilgilenmediğinden. Çünkü istemezsin, o istemeden kendi dertlerini onun da omuzlarına yüklemeyi… Aynı şekilde ilgi duyduğun şeyleri de durduk yere anlatamazsın, hoş anlatsan da belki tepki alamazsın. Sonra vazgeçersin. Falan filan:)

Nasıl dağınık yazıyorum, ana fikir yok konu yok, tam hakkını veriyorum bugün blogun ‘kişisel’ kısmının, “Sevgili günlük bugün kendimi biraz dağınık hissediyorum.”

Girişte yeni hayat diyordum. Konuyu tekrar oraya bağlayalım. Kendime yeni bir ben lazımdı, şu an o işi halletmeye çalışıyorum diyebiliriz (aklına şarkı gelenler tıklıyorlar). Doktora eğitimine başlamam bu sebepten. Yoksa bilen bilir daha 2020 Mayısında ‘Şu yüksek lisans bir bitsin de doktora yapacağım dersem beni omuzlarımdan tutup iyice sarsın’ dediğimi. Kararlarımda her zaman ısrarcı olamayabiliyorum 😀 Bu hayat bize keskin kararlarımız, keskin çizgilerimiz olmaması gerektiğini de öğretiyor yahu. Kırılmamak için esnemeyi tercih ediyoruz (buralar atarlı giderli tiktok hesaplarına döndüüü).

Artık bitiriyorum bu yazıyı, olduğu kadar. Yazı gavur dağı salatasına benzedi, ben severim gerçi ama böyle bir yazı türü olmadığı bariz 😀 (Başlığı gavur dağı yapmak için hiçbir engelim olmadığını hepimiz biliyoruz değil mi…)

Bazen de dağılmak, dağınık olmak iyi gelir, n’apalım. Bu sefer de böyle olsun. Hayatınızda ne oluyorsa olsun, size iyi gelsin, sizi iyi etsin. Yeter ki sarı bir çiçekle göz göze gelebilmek için her zaman hevesiniz olsun. Yoksa dağılmakmış, düzensizlikmiş, geçiş süreciymiş; ne çıkar, hepsi hallolur. Elbet hallederiz.

Öpüldünüz.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir